Milli yüzücünün zor anları! 12. saatte kendini tekneye zor attı: ‘İnanılmaz bir acıydı’

Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Bengisu Avcı, yüzme sporuyla 6 yaşında tanıştı. 2011 yılında bu branşta Milli Takım’da yer aldı, 2017’de maraton yüzmeye yöneldi ve halen bu alanda çalışmaya devam ediyor. Uzun mesafede, 30-40 km parkurlarda ülkemizi temsil ediyor ve soğuk sularda yarışıyor. Buz yüzme Avrupa 3.’lüğü ve dünya şampiyonluğu olan Bengisu, son birkaç yıldır Okyanus 7’lisi denilen parkurları yüzüyor. Hedefi 7’yi tamamlayarak dünyadaki sayılı sporcu içerisine Türk bayrağıyla ismini yazdırmak olan Bengisu Avcı, bu yolda 4 parkuru geride bıraktı ve şimdi, önünde üç parkur daha var. Aynı zamanda Bengisu, bir yandan da maraton sporcuları yetiştiriyor.

Bengisu Avcı, suyla çok küçük yaşta tanıştı. Sonrasında Ege Üniversitesi’ndeki hocası Akın Ongun onu keşfedince profesyonel yüzme kariyeri başladı. Havuz yarışlarında kurbağalama ve karışık yarışırken 2010 yılında ilk defa yapılan Açıksu Deneme Yarışları’nda yer alan Bengisu, devamında Milli Takım’da ülkemizi bu branşta temsil etmeye başladı, bir yandan spor bilimleri fakültesinde öğrenim görüyor.

MANŞ’I 11 SAAT 29 DAKİKA İLE GEÇTİ

“2016 yılında Capri Napoli Maratonu’nu yüzecek ‘Çılgın Türkler’, masterlar takımında hızlı bir sporcu arıyorlardı’ diyen Bengisu Avcı, “6 kişilik kadın takımında ben de yer aldım ve o gün maraton yüzmeyle ilgimi görüp beni Manş Denizi’ni ( İngiliz kanalı) yüzmeye ikna ettiler. Zaten 10 km yarışan bir sporcuydum ve kolay adapte olmuştum. Fakat 7 saat mücadele sonrasında hipotermi tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. Ertesi sene yeniden denemeye karar verdim ve o yıl kariyerimi de şekillendiren sene oldu” diyerek ekledi:

“Bu alanda çok az sporcumuz olduğu için yurt dışındaki yüzme grupları ve antrenörleriyle çalışmaya başladım. Manş’ı o yıl 11 saat 29 dakika gibi iyi bir dereceyle geçtim. Bir yandan kendi sporcularımı yetiştirmeye başladım. 2022 yılında, Amerika’da bulunan Catalina Channel ile devam ettim, 34 km parkuru geçen ilk Türk kadın sporcuydum. Böylece Okyanus 7’lisinin (Ocean’s Seven) iki parkurunu tamamlamış oldum ve diğerlerini de yüzmeye karar verdim. Yılda bir, belki iki parkura gidebiliyordum çünkü bunlar dünya şampiyonası gibi değil yani federasyon yarışması değiller; birer meydan okumalar.”

‘ÜÇLÜ TAÇ’ YAPAN İLK TÜRK KADIN SPORCU

2023’te bir diğer etap olan Cebelitarık’ta Avrupa’dan Afrika’ya yüzen Bengisu, devamında Manhattan etrafı ’20 Bridges’ parkurunu yüzerek ‘üçlü taç’ yapan (Manş, Catalina, Manhattan) ilk Türk kadın sporcu oldu. Bu yıl şubat ayında Yeni Zelanda’daki Cook Boğazı’nı yüzen Bengisu Avcı, “Benim için 4. parkurdu. Zorlansam da çok keyif aldım. Bunu başaran ilk Türk oldum. O noktada yolculuğuma inanan SİDREX markası bana sponsor oldu. Şimdi arkamda güzel bir ekip var. Bu sayede 5, 6 ve son parkur için slotlarımı aldım. En son Hawaii’deki Ka’iwi (Molokai) parkurunu yüzmeye çalıştım, 12. saatte çıkmak zorunda kaldım. Yine de denediğim için çok mutluyum” şeklinde konuştu.

“Her biri benim için kendimi aştığım birer challenge” diyen başarılı sporcu, “İlkler hep bu tutkuyla geldi. Okyanus aşırı parkurlarda bayrağımızı taşıdığım için çok mutluyum, hedefim dünyada sadece 28 kişinin yüzebildiği 7’yi tamamlamak. Çok büyük bir hedef bu; parkurlar zorlaştıkça, zirveye çıktıkça sayı azalıyor” ifadelerine yer verdi.

‘KOLUM BOYUNCA UZANAN SAÇAKLARI ELİMLE ATTIM’

Bengisu Avcı, “Kaiwi parkuru geçişim akşam saatlerinde başladı, 18.00 civarı Moloka’i Adası’ndan suya girdim. 45 km parkurda, dalga boyundan karşı kıyıyı görmediğiniz bir yerdesiniz. Oranın en büyük zorluğu da buydu yani okyanus ile mücadele etmek. Hava kararırken bana yanımdaki kano ve önümüzdeki tekne yön bulma konusunda yardımcı oluyordu. Fakat bazen tekneyi bile göremiyorduk. Bu şekilde bütün gece kulaç attım. Suda bazı denizanası türleri ve yosun parçaları vardı” detaylarını vererek yaşadıklarını anlattı:

“Temas etsem de acısı bir süre sonra geçiyordu. Sabah 06.00 gibi güneş doğacak, sonra daha kolay olacak diye hayal ediyordum. Beşinci parkuru yüzüyor olmamı, karşı kıyıya çıkıp kutlayacağımızı düşünürken tam o sırada sol tarafımda yine bir denizanasına temas ettim ve yanmaya başladı. Kolum boyunca uzanan saçaklarını elimle alıp attım fakat inanılmaz bir acıydı, diğerleri gibi değildi. Kano kaptanımıza haber verdi ve tekneye yanaştık. Kurallar gereği birinin bana dokunması yasaktı. O yüzden sadece yaklaştım ve koluma baktılar. Yaşadığım semptomlar Portekiz Man o’War veya kutu (box) denizanasına benziyormuş. O sırada acı içinde dönüp yüzmeye devam ettim. 10 dakika kadar sonra bir başkası, bu sefer boyun ve göğüs bölgeme temas etti. İlkinin acısı ve zehrini henüz atamadığım için tekneye çıkmak zorunda kaldım.” 

‘ONLARIN YAŞAM ALANINDAYIZ, BÖYLE KARŞILAŞMALAR OLUR’

“Denizanalarını gözle görmemiz mümkün değildi” diyen Avcı, “Hem alacakaranlıktaydık hem de ikisi de çok küçük türler fakat uzun, şeffaf dokungaçları var. Yaşadığım hissi anlatmak çok zor çünkü Türkiye sularında karşılaştırabileceğim böyle bir tür bulunmuyor. Yanma ve bütün vücuda yayılan bir krampa sebep oluyor” yorumunda bulundu.

Yaşadıklarının hiçbir zaman denizdeki yaşama karşı bir korku veya kızgınlık duymasına sebep olmadığına dikkat çeken Bengisu Avcı, “Biz onların yaşam alanına giriyoruz ve böyle karşılaşmalar elbette oluyor. Aynı anda, aynı bölgedeydik. Küresel ısınmaya sebep olarak sudaki canlıların dengesini bozuyoruz. Bu yüzden canlılar yönünü kaybediyor veya başka bölgelerde, farklı saat ve sularda karşımıza çıkabiliyorlar” şeklinde konuştu.

“İlk çıktığında belli belirsiz olan yerler birkaç saat sonrasında yerini göstermeye başlamıştı” diyen Bengisu Avcı, kolunda, çenesinde ve vücudunda hâlâ izlerinin durduğunu söyledi. Maraton yüzmeyi hayatın kendisine benzeten milli yüzücü, “Hedefinizin peşinden giderken zirveye yaklaştıkça yaşadığımız zorluklar da artmaya başlıyor. Bu noktada pes edip bırakacaksanız eğer yeterince istemiyorsunuz demektir. Çünkü her seferinde plan dışı bir şeylerle karşılaşıyoruz. Önemli olan yolculuğun kendisini sevmek. Ben daha önce yapılmamış bir şeyi başarmaya çalışıyorum, tabii ki çok fazla bilinmez engelle karşılaşıyorum. O gün orada olmak büyük bir deneyim oldu benim için. Şimdi öğrendiklerimle yeniden yola çıkacağım” diyor.

‘DEĞDİĞİNİZDE YAKIYOR, KIRBAÇ İZİ BIRAKIYOR’

Her ne kadar denizanası denilse de aslında bunların denizanası değil bir sifonofor, yani başka bir tür olduğunu söyleyen Deniz Biyoloğu Dr. Mert Gökalp, ilgi çekici oldukları olduğu kadar tehlikeli de olan deniz canlıları için önemli açıklamalarda bulundu. Gökalp, “Yine jelimsi yaratıklardan bir tanesi ama denizanasıyla sifonoforlar arasında fark var. Bu iki türde hidrozoo’dan geliyor yani mercanların da bulunduğu ortak atayı paylaşıyorlar. Hidroitler, mercanlar, gibi canlıların içerisinde, denizanalarında da nematosist denilen birtakım yakıcı hücreler vardır. Bunu, avladıkları canlıları paralize edebilmek için kullanırlar. İşte bu yakıcı hücreler zaten bu canlıya değdiğiniz anda bir şekilde yanmanıza, vücudunuzda alerjik reaksiyonların oluşmasına veya ciddi şekilde yaralanmalara sebep oluyor. Kırbaç şeklinde izlere neden olan noktalar bunlar” şeklinde konuştu.

Bu canlının normalde Atlantik Okyanusu’nda yaşayan ve bu noktada da yüzme sporuyla uğraşan insanlara ciddi zararlar verebilen, hatta yaptıkları yüzüş ve rekor denemelerini de engelleyebilen canlılardan olduğuna değinen Gökalp, “Dönemsel olarak fazla olabilirler. Belirli noktalarda yoğunlaşabilirler. Ülkemizde bulunmuyor.Türkiye’de en yakıcı canlı benekli, morumsu küçük bir deniz anası. Oldukça uzayabilen tentikülleri şeffaf ve arka tarafında olduğu için görünmüyor. Çanakkale, Saros, Foça, Karaburun taraflarında dönemsel olarak ciddi şekilde artabiliyor. Portekiz Man o’War bizim ülkemizde yok, olsaydı sıkıntı olurdu çünkü çok daha fazla yakıcı özelliği var” bilgisini paylaştı.

‘ASLA TATLI SUYLA YIKAMAYIN, HEMEN ÇIKARMAYIN’

“Temas edildiğinde kesinlikleri hemen çıkarmaya çalışmayın” diyen Dr. Mert Gökalp, “Deniz suyuyla yıkayacaksınız. Üzerini sıvazlamayacaksınız. Sirke kullanılabilir. Tatlı suyla kesinlikle yıkamayacaksınız çünkü nemotisitlerin patlaması demek zehrin yayılması demek. Üzerinde bıraktığı hücrelerin patlaması yeniden zehrinin zerk edilmesi anlamına geliyor. Onun için medikal bir destek almak çok daha iyi” uyarısını yaparak sözlerini şöyle noktaladı:

“Çok fazla insan denizde karşılaşmayıp kıyıda görünce ‘Bu ne?’ deyip dokunabiliyor. Çok çekici bir görüntüsü var, inanılmaz bir mavisi var. Dokunuyor ve orada yakıcı hücrelerle teması oluyor. Uzak durmak gerekli; denizde de karada da. Bir şekilde dokunursanız, elinize alırsanız yakmaya devam eder. Çünkü o zehirli hücreler öldükten sonra da bir yere gitmiyor. Böyle alanlarda denize girildiği zaman ‘Deniz analarına dikkat edin’ diye uyarılar oluyor. Buralarda girmemek lazım. İnsanlar girse de tüm vücut korumalarıyla bilinçli bir şekilde giriyorlar. Deniz analarıyla denize girmek de güzel bir şey. Mesela ben seviyorum, fotoğraf çekiyorum, video çekiyorum ama maskeyle girmek çok önemli. Bu noktalarda yüzüyorsanız kurbansınız demektir çünkü önünüzü göremiyorsunuz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir